Bir şirket olarak ürünleriniz var ve üretim yapıyorsunuz.
Yaptığınız ürünleri müşteriye sevk ettiğinizde müşteriden şikayet geliyorsa bu dış hatadır.
Bu müşterinin şikayet ettiği partideki tüm ürünlerin sayısını, müşterilerinizin hepsine sevk ettiğiniz toplam ürün sayısına bölerek dış hata oranını bulursunuz.
Bu oran kaliteye çok da önem verilmeyen sektörlerde ya da şirketlerde yüzde olarak yani %2, %5 gibi ama kalitenin olmazsa olmaz olduğu sektörlerde ise PPM cinsinden hesaplanır yani 250 PPM, 825 PPM gibi.
İç hata oranı ise şirkette üretim yaparken ürettiğiniz ister hurdaya ayrılsın, isterse de üzerinde yeniden işçilikle düzeltilebilir olsun hatalı ürettiğiniz toplam ürün sayısını toplam ürettiğiniz ürün sayısına bölerek bulunur. Bu oran da yine yukarıda söylemiş olduğumuz yüzde ya da PPM cinsinden hesaplanır.
Eğer dış hata oranınız yüksekse bu bariz bir şekilde çok tehlikeli bir şeydir. İnşa etmeye çalıştığınız markanızı yalnız sıfıra düşürmekle kalmaz eksiye doğru da gidebilirsiniz.
Eğer iç hata oranınız yüksekse bu durumda içeride kalite kontrol ya da proses kontrol iyi çalışıyordur, hatalı üretmenize rağmen üretimde hatalı ürünleri yakalıyorsunuz demektir.
Genelde dış hata oranı yüksek iken bunu düzeltmek için imalatta kalite kontrole baskı arttırılır ve dış hata oranı azalıp iç hata oranı yükselmeye başlar.
Her ikisi de yüksekse bu durumda zaten ürün değil hurda üretiyorsunuz demektir. Böyle bir şeyin olmayacağını düşünüyorum.
Doğrusu ise iç ve dış hata oranlarını düzenli bir şekilde takip edip, imalatta hatayı yakalamak yerine hatalı üretimi ortadan kaldıracak iyileştirmeler üzerinde kafa yormak ve enerjinin çoğunu buna vermektir.
Yaptığınız ürünleri müşteriye sevk ettiğinizde müşteriden şikayet geliyorsa bu dış hatadır.
Bu müşterinin şikayet ettiği partideki tüm ürünlerin sayısını, müşterilerinizin hepsine sevk ettiğiniz toplam ürün sayısına bölerek dış hata oranını bulursunuz.
Bu oran kaliteye çok da önem verilmeyen sektörlerde ya da şirketlerde yüzde olarak yani %2, %5 gibi ama kalitenin olmazsa olmaz olduğu sektörlerde ise PPM cinsinden hesaplanır yani 250 PPM, 825 PPM gibi.
İç hata oranı ise şirkette üretim yaparken ürettiğiniz ister hurdaya ayrılsın, isterse de üzerinde yeniden işçilikle düzeltilebilir olsun hatalı ürettiğiniz toplam ürün sayısını toplam ürettiğiniz ürün sayısına bölerek bulunur. Bu oran da yine yukarıda söylemiş olduğumuz yüzde ya da PPM cinsinden hesaplanır.
Eğer dış hata oranınız yüksekse bu bariz bir şekilde çok tehlikeli bir şeydir. İnşa etmeye çalıştığınız markanızı yalnız sıfıra düşürmekle kalmaz eksiye doğru da gidebilirsiniz.
Eğer iç hata oranınız yüksekse bu durumda içeride kalite kontrol ya da proses kontrol iyi çalışıyordur, hatalı üretmenize rağmen üretimde hatalı ürünleri yakalıyorsunuz demektir.
Genelde dış hata oranı yüksek iken bunu düzeltmek için imalatta kalite kontrole baskı arttırılır ve dış hata oranı azalıp iç hata oranı yükselmeye başlar.
Her ikisi de yüksekse bu durumda zaten ürün değil hurda üretiyorsunuz demektir. Böyle bir şeyin olmayacağını düşünüyorum.
Doğrusu ise iç ve dış hata oranlarını düzenli bir şekilde takip edip, imalatta hatayı yakalamak yerine hatalı üretimi ortadan kaldıracak iyileştirmeler üzerinde kafa yormak ve enerjinin çoğunu buna vermektir.